Türkiye’nin Otomobil Gerçeği: Her 100 Araçtan 36’sı Hurda Yaşında

Türkiye araba kesiminde dikkat çeken bir tablo ortaya çıktı. Resmi datalara nazaran, ülkemizdeki araç parkının yaklaşık %36’sını, yani her 100 araçtan 36’sını 20 yaş ve üzerindeki araçlar oluşturuyor. Bu durum, hem trafik güvenliği hem etraf sıhhati hem de ekonomik sürdürülebilirlik açısından büyük riskler barındırıyor.

İkinci El Araç Pazarı Sıfır Araç Satışlarını Katlıyor

Türkiye’de satılan her 1 sıfır arabaya karşılık 7 adet ikinci el aracın el değiştirdiği görülüyor. 2025 yılının birinci 6 ayında ikinci el araç satışları, sıfır araç satışlarının tam 7 kat gerisinde kalmadığını gösteriyor. Bu durum, ikinci el pazarının bölümdeki tartısını net biçimde ortaya koyuyor.

turkiyenin otomobil gercegi her 100 aractan 36si hurda yasinda 0

En Çok Tercih Edilen İkinci El Araçlar

2025 Haziran bilgilerine nazaran, ikinci elde en fazla talep gören modeller şöyle sıralanıyor:

A Segmenti: 2010 Model Hyundai Getz
B Segmenti: 2017 Model Renault Clio
C Segmenti: 2012 Model Fiat Linea
D Segmenti: 2015 Model Volkswagen Passat
E Segmenti: 2016 Model BMW 5 Serisi
SUV Segmenti: 2017 Model Nissan Qashqai

Ekonomik ve sağlam olmalarıyla ön plana çıkan bu modeller, bilhassa İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere ülke genelinde ağır talep görüyor.

Yaşlanan Araç Parkı ve Çevresel Tehditler

20 yaş ve üzeri araçların fazlalığı, trafik güvenliği meselelerinin yanında etraf kirliliği ve güç verimliliği açısından da tasa yaratıyor. Eski araçların egzoz emisyonları, hava kalitesinin düşmesine ve sıhhat sorunlarının artmasına yol açıyor.

Uzmanlardan Tahlil Önerileri

Sektör uzmanları, Türkiye’nin yaşlanan araç parkını yenilemek için bir dizi tahlil önerisi sunuyor:

Hurda Teşvik Programları: 25 yaş ve üzeri araçların trafikten çekilmesini teşvik edecek devlet destekleri
Finansman Dayanakları: Düşük faizli kredi imkânlarıyla yeni araç alımlarının desteklenmesi
Çevre Dostu Araç Teşvikleri: Elektrikli ve hibrit araçların kullanımının artırılması için siyasetler geliştirilmesi

Bu tedbirler, hem çevresel sürdürülebilirliği sağlamak hem de ekonomiyi canlandırmak açısından büyük değer taşıyor.